Binnur Kaya, 19 Nisan 1972'de Ankara'da dünyaya geldi. 1995 yılında Bilkent Üniversitesi müzik ve sahne sanatları fakültesi tiyatro bölümü bitirdi. Okul zamanında ablası Kaya'ya çok yardımcı oldu. Binnur Kaya'nın sadece bir kardeşi vardı. O da ablasıydı. İstabul'a yerleşen Kaya Ankara Sahnesi, Kara Tahta isimli çocuk tiyatroları ve Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda çalıştı. Televizyon dünyasına Hülya Avşar Show'da Asiye karakteriyle başladı. 2007-2008 sezonunda Avrupa Yakası komedi dizisinin kadrosuna dahil oldu. 

Kaya daha önce şu dizilerde yer aldı:

- Muhteşem Yüzyıl
- Türk Malı
- Avrupa Yakası
- Yabancı Damat
- Bekarlar
- Hadi Uç Bakalım
- Yeni Hayat
- Benimle Evlenir misin
- Kaynanalar
- Çarli
- Baba Evi 
ve daha birçok film ve dizilerde rol aldı. Şu anki oyunculuk hayatına Kırmızı Oda dizisinde başrol oyuncusu olarak devam ediyor. 

                             

Kaya hayatı boyunca bu gibi ödüller aldı:

  - 41.Magnum Altın kelebek
  - En iyi kadın komedi oyuncusu
  -8.Sinema Burada Festivali Genç oyuncu ödülü
  -35.kelebek ödülleri en iyi kadın komedi oyuncusu 

Daha fazlası için
https://www.haberler.com

Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram


 İnsanlar, sınavlara hazırlanırken ve sınav sırasında korku ve kaygı yaşarlar. Özellikle öğrencilerde daha çok oluşan olaylardan biridir. Ancak korkunun yüksek boyutlara ulaşması insanda panik, telaş ve aşırı heyecan gibi duygular yaratır. Bu da başarıyı olumsuz yönde etkiler. Bu gibi duygulardan kurtulmak için bilgilerinizden emin olun.

SINAV ÖNCESİNDE YAŞANAN KAYGILAR
1.YA HATA YAPARSAM
2.YA 100 ALAMASAM
3.YA BİLDİKLERİMİ UNUTURSAM 

gibi sınav öncesinde birçok kere kaygılanırız. Eğer her türlü olumlu düşünme ve gayrete rağmen düşünceleriniz olumsuz yönde ve kaygı içeriyorsa Rehberlik Servisine gidebilirsiniz hatta sınavdan önce gidip Rehberlik Öğretmeni ile konuşup ona danışabilirsiniz.


SINAV KAYGISINI AZALTMAK İSTEYENLER BUNLARDAN YAYARLANABİLİRLER.

1.Sınava dinlenmiş ve düzgün beslenmiş olarak girin.Sınavlardan önce hafif ve besleyici gıdalar tüketin.

2. Sınav sırasında sakin olun.

3.Ders  çalışırken pozitif bir yaklaşım uygulayın.

4.Sınav konularına hakim olabilmek için uygun çalışma teknikleti kullanın.



"KAYGI YARININ ACISI OLMAZ,SADECE BUGÜNÜN NEŞESİNİ GÖTÜRÜR."
Honoré Gabriel Riqueti de Mirabeau



Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram




Sarıkamış Harekatı 1. dünya savaşı sırasında 22 Aralık 1914 ve 6 Ocak 1915 arasında Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında yaşanan bir savaştır. Bu savaş toplamda 18 gün sürmüştür. Osmanlı İmparatorluğu'nun yanlış savaş taktiklerinden dolayı yenilgiyle sonuçlanan bir harekattır. Bu harekat 1 Kasım'da Ruslar'ın Osmanlı sınırlarını geçmesiyle başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu bu savaşta 60.000, Rus İmparatorluğu ise 30.000 kişiyi şehit vermiştir. Bu durumun kötü yanı ise; ölen 60.000 kişi Rus İmparatorluğu ile mücadele ettiği için değil Sarıkamış'ın zorlu hava şartlarından dolayı ölmeleridir. Bu savaşta bir çok savaş aleti ve 5.000 kişi civarında esir alınmıştır. Tahminlere göre esir alınan kişiler zorla çalıştırılarak ve işkence edilerek öldürülmüştür.Trablusgarp ve Balkanlarda büyük yenilgiler aldı.









Bu savaş Osmanlı İmparatorluğu'na en zor dönemini yaşatmıştır. Allahuekber Dağları'nda ölümüne yürüyüş ise 22 Aralık 1914'te başlamıştır. Erzurum Köprüköy'den hareket eden 9. kolordu Bardız ve Kızıl Kiliseyi ele geçirecek ve Sarıkamış istikametine doğru yol alacaktı ama kendine verilen talimatın dışına çıkan Hafız Hakkı Paşa, Oltu'yu temizledikten sonra Göle ve Ardahan istikametlerine kadar ilerledi. Haliyle bu durum savaşın uzamasına neden oldu.


Osmanlı İmparatorluğu sadece düşmanla değil Sarıkamış'ın zorlu hava şartlarıyla da mücadele etti. Allahuekber Dağları'nın yer yer 2-3 bin rakamlı geçitlerinde sıcaklık sıfırın altında -30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerinin çoğu çölden geldiği için üstlerinde yazlık formalar vardı. Osmanlı İmparatorluğu bu savaşta 60 bini donma sonucu 78.bin asker şehit verdi.Bu durum yüzünden ölen şehitlerimiz asla unutulmayacak ve unutulmadılar hey yıl anılmaya devam edecekler. Ölen şehitlerimiz için hey yıl törenler düzenlenmektedir.











Bu savaş 5 Ocak 1915 te sona erdi.

22 Aralık 1915 'te vatanı için donarak hakka yürüyen Sarıkamış şehitlerimizi rahmet, saygı ve minnetle anıyoruz. Ruhlarınız şad, mekanlarınız cennet olsun.

10 binler Sarıkamış için yürüdü.



Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram

SİZLERİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ.   



Yoksul bir köyde kenarında küçük meyve ağaçları ile dolu  bir bağ vardı. Yıllar evvel köyün ağası toprağın bazılarını satmıştı ve küçük seftali ağaçlarını kendine bırakmıştı. Bu arazide iki  tane şeftali ağacı vardı. Biri aşılı her yıl insanın eline kocaman lezzetli şeftaliler verirdi. Diğeri ise her yıl binlerce yaprak açmasına rağmen bir tane bile şeftali vermezmiş. Bahçıvan bu işten bıkmış, usanmıştı.  

Bir gün  testereyi  alıp ağacın yanına gitmiş tam ağacı keserken karısı engellemiş demiş ki:

Karısı: Eğer gelecek sene meyve vermezse sobaya koyar yakarız demiş.
Şimdi sizlerle küçük Şeftali ağacının hikayesini dinlemeye başlayalım. 

O zaman ben küçük bir şeftali iken bahçıvan beni alıp sepetine koydu yürüdü yürüdü beni bir yolda düşürdü. Birkaç dakika sonra iki çocuk yoldan geçerken beni buldular. Konuşmalarına göre birinin adı Pulat diğerinin ise Sahibalı'ymış. Beni bir gölde yıkayıp yediler ve çekirdeğimi  bir toprağa  ektiler. Her gün düzenli bir şekilde su verdiler yazda, ilkbaharda, kışta, sonbaharda olgunlaştım ve büyüdüm. Pulat ve Sahibalı yılan tepeden bir yılan öldürüp toprağıma koydular ve daha çok büyüdüm. Bir şeftali çıkardım aradan baya  bir zaman geçtikten sonra Pulat ve Sahibalı yılan tepeden yılan getirmek için gitmişler ama Sahibalı'yı bir yılan sokup öldürmüş ve Salihabalı'yı bir daha hiç görmedim. O yüzden o vakitten sonra tomurcuklarımı, yaprak çıkarmayı, çiçek açmayı bıraktım. O günden bugüne kadar ömrümden  kaç yıl geçti bilmiyorum ama bahçıvan bir kez şeftalimden tatmadı ve asla tadayamacak. Beni korkutsa da testereyle de kesse ona boyun eğmeyeceğim.

Kitap İsmi: Bir Şeftali Bin Şeftali
Yazar Adı: Samed Behrengi

Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram

Müzik midir hayat, hayatın gerçekleri midir müzik işte orası bilinmez bir karanlık. Kimi insan müziğin iyileştirici olduğunu düşünür, bu doğrudur ama nasıl, müzik insanların duygularını, düşüncelerini ve hissettiklerini anlatma biçimidir. Her insanın içinde bir müzik sevgisi ve müzik duygusu vardır. Müziği sevmeyen insanlar aslında kendine uygun müziği, şarkıyı bulamamışlardır. Kimi zaman ise hayatın gerçekleridir müzik, hayatı anlamamızı sağlar.


Müzik insanı özgürleştirir, kendine olan sevgisini güvenini arttırır. Müzik sağır insanların duymasa bile hissedeceği bir sanattır. Bazen de müzik bizleri anlatır hayallerimizi ve düşündüklerimizi. Müzik grupları da bu yüzden vardır insanların müziğe olan inançlarını arttırmak için. Müzik sadece bir nota bir sesten ibaret değildir.  

Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram

                                                                                                                          




            Mihriban türküsü ülkemizde çok sevilen bir türküdür bu türkü Abdurrahim Karakoç ´un önemli ve değerli bir eseridir. Türkünün seslendirmesini Musa Eroğlu yapmıştır. Mihriban türküsü ülkemizde çok sevilmiştir bu yüzden bir çok şarkıcı bu türküyü seslendirmiştir. Abdurrahim Karakoç
 1960 yılında yaşadığı bu yürek yangınını bu şiir sayesinde dile getirmiştir. Mihriban hikayesi Karakoç ´un köyünde bir düğünde başlamıştır. Bu düğüne bir çok misafir gelmiştir. Ama o kadar insanın içinde öyle bir güzel vardır ki  oda Mihriban´dır. Mihriban ailesiyle düğün için Kahramanmaraş´tan gelmiştir. Karakoç Mihriban ´ı görür görmez tanışmak ister ve        

Mihriban´la tanışırlar .Mihriban Karakoç´un Mihriban dediğimiz kişiye verdiği bir isimdir. Bu kişinin gerçek ismi Mihriban değildir bu kişinin asıl ismi Şehriban´dır. Mihriban isminin anlamı şefkatli merhametli ve güler yüzlü demektir. Karakoç ismi Mihriban dediğimiz kişiye çok yakıştırmış ve kişinin asıl ismini hiç bir yerde kullanmamıştır. Düğün boyunca bu aşk daha da büyür. 



           Karakoç bir  gün Mihriban´ı görmek için komşularının evine gider .Ama Mihriban´ı göremez bu yüzden çok üzülür. Mihriban ailesiyle memleketine dönmüştür. Karakoç bu durumu ailesine anlatır ve Mihriban ´ı bulurlar .Karakoç´un ailesi hemen Mihriban´ı istemeye giderler. Mihriban ´ın ailesi kızlarının küçük olduğunu ve vermeyeceklerini söylerler.


Karakoç´un ailesinin ısrarları üzerine aile doğruyu söyler. Mihriban aslında bir başkasıyla nişanlı olduğunu ve yakında düğünlerinin olacağını söyler. Karakoç ´un ailesi evlerine döner . Karakoç ailesini heyecanla bekler. Ailesi geldiğinde neler olduğunu sorar. Ve hiç beklemediği cevabı alır MİHRİBAN NİŞANLI . Karakoç bu söz karşısında yıkılır ve bu konuyu bir daha açmamak üzere KAPATIR.     


Umudunum her zaman bakidir ama, zaman kısa, ben yorgunum. Abdurrahim Karakoç 


 kaynakça


Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram



Aynı düşünceleri sürekli düşünme alışkanlığımız bunu saplantı hale getirdiğimiz anlamını gösterir. Bunun gibi sorunlarımız için  bu yöntemleri denemek bence bizler için  iyi olabilir.


1.DÜŞÜNCELERİMİZİ SORGULAMAK

Genelde sürekli aynı düşüncelere takılıp kalırız. Rahatsız edici bir konu üzerine sürekli kafa yormaya başladığımızda bu düşüncenin çok da sıkıntılı olmadığını düşüncesi bizler için iyi olabilir. Çünkü bazılarımızda gece karanlıkta yatamama korkusu var. Bu tarz şeyler bende de var.



2.ÖZGÜVEN ARTIRMA

Gururlanmanızı sağlayan kadar özgüveninizin olma durumu, yetersizlik olarak gördüğünüz özelliklerinizi belki saplantı haline getirilebilir. Bu gibi durumlar için özgüveninizle ortak bir düşünceye varmanız lazım. Çünkü kararsız kalmak bu gibi olaylarda malesef ki olabiliyor. Bunun için duygularınızı ön planda tutmayın.


3.DUYGULARINIZ HAKKINDA BİRİLERİ İLE KONUŞMAK

Bir arkadaşınızla duygu ve düşünceniz hakkında konuşmak size iyi gelebilir ancak sizinle aynı düşüncelere dalacak değil, size farklı bakış açısı sunabilecek ve düşündürecek arkadaşlar seçtiğinize emin olun ki düşünceleriniz hakkında daha da kötü düşünceler elde etmeyin.


DENGEDE KAL, MUTLU KAL

Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram




MERHAMET 

Merhamet her insanda bulunması gereken duygudur ve her canlının ihtiyaç duyduğu bir duygudur. İslam dini bize her zaman merhametli olmamızı emretmiştir. Merhamet duygusu sadece insanlara göstermemiz gereken bir duygu değildir. Bütün canlılara ve çevreye merhametli olmayız. 


Merhamet; acıma, sevgi, iyilik, şefkat, affetmektir. Yanlış yapan insanları affetmeliyiz ve doğru olanı göstermeliyiz. İnsanoğlu sonuçta hata yaparak doğruyu bulur. Hayvanlara eziyet etmemeliyiz ve yaşadığımız çevreyi korumalıyız. Çevreye karşı her zaman merhametli olmalıyız çünkü bu yaşadığımız yerde bizden sonra da yaşayacaklar. Bunun için çevreye zarar vermeye hiç hakkımız yoktur. Yardım etmeyi ya da merhamet göstermeyi hiçbir ırk, yaş ve din ayırmaksızın yapmalıyız. Bazen insanların ufacık yardımları ya da iyilikleri büyük fayda sağlar. Bu yüzden yaptığımız iyilikleri küçümsememeliyiz ve her yaptığımız iyiliğin bizlere de faydası dokunur. Örneğin başkalarına yaptığımız iyilikler stresimizi tedavi eder. 



Merhametli olmak için hiçbir engel ve kural tanımaz. Dünya'ya baktığımızda bazı yerlerinde savaşlar, hayvanlara eziyet, kadınlara ve çocuklara şiddet uygulanıyor. Bu durumlar gittikçe artıyor. Bunun için merhamet artması gerekir. Merhamet duygumuz artarsa toplumda birlik ve beraberlik artar. İnsanlar arasında iyimserlik gelişir ve dünyamız güvenli bir hâl alır. İnsanlar merhametli olursa gerçek anlamda insan olduğumuzun farkına varırız ve hayatımız sevgiyle anlam kazanır. 


Merhamet insanlıktır. Merhamet etmeyene, merhamet edilmez. Bunun için her zaman merhametli olmalıyız. Merhametli olmak için güzel bir kalbe sahip olmak gerekir.


"MERHAMET ETMEYENE, MERHAMET EDİLMEZ."

Hadis_i Şerif

Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram

Yazılım nedir? 

Söz dizimi ve anlamı tanımlanmış bir kurallar bütününü olan programlama dillerini kullanarak ve bu şekilde sonlu sayıda komutu yazarak donanımına belli bir işi yaptırmaktır. 



Görevleri nedir? Ne iş yapar?
1) Mobil cihazlarda, bilgisayar da ya da yazılım kullanılan farklı ortam içerisinde sistem geliştirmek ,

2) Söz konusu ortamlarda yazılım tasarlamak,

3) Yazılım ve sistemlerin geliştirilmesini sağlamak,

4) İşletim sistemleri kurmak,
bunlardan bazılarıdır.


Yazılım Mühendisliği'nin iş olanakları nelerdir? Mezunlar neler yapabilir?
Bölüm mezunları bilgisayar sistemlerinin kullanıldığı , geliştirildiği her sektörde çalışabilirler. Bankacılık, telekomünikasyon, otomotiv, hastane vb. sektörler bir yazılımcının çalışabileceği sektörlere örnek verilebilir.


Maaş oranları nasıl ? Mezunları işsiz kalıyor mu?
Katılımcıların yüzde 25.9'u 10 bin TL ile 15 bin TL arasında maaş aldığını belirtirken, yüzde 20.7'si ise 5000 TL veya daha düşük bir ücrete çalışıyor. Maaşını Euro olarak alan yazılımcıların yüzde 50'sinin ise, 400 Euro veya daha yüksek bir brüt maaş aldığı görülüyor.

İşsiz kalma oranı aldıkları eğitimlere göre değişiyor.



   
Daha fazla bilgi için ; https://shiftdelete.net
                                     https://m.kariyer.net
                                     Vikipedi

Videolu anlatım için; https://youtu.be/ZFtspEAj6-U

Sosyal Medya Hesaplarımız

Twitter 

İnstagram

 

Yazdığım hikayeden sonra sorunlarım bitti mi sanırsınız, hayır bu sefer kilo verdikten yani zayıfladıktan sonra ve başardıktan sonra herkes soru sormaya başladı. "Bu başarının kaynağı ne, nasıl ve neden bu kadar kilo verdin?" gibi sorular yağmaya başladı. Bu sorularla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Elbet bir çıkış yolu vardı ama benim aklıma bu gelmiyordu. Sanki eski yaşadıklarıma geri döndüm aklıma bir çıkış yolu gelmiyordu, o kadar sorunun içinde sanki boğuluyordum.  

Kilo verdikten sonra tabii bundan tekrar kimse memnun kalmadı ailem, arkadaşlarım ve olmazsa olmaz her şeyin kaynağı yengem. Artık kimse için düşüncelerimi değiştiremezdim neden mi artık güçlüydüm evet artık güçlü, çok güçlü bir kızdım. Kimse benle dalga geçemez hatta benle ilgili kötü bir şey söyleyemezlerdi çünkü artık ben güçlü, özgüvenli ve cesur bir kızdım. 

Yengem bana kilo verdin de n' oldu kürdan gibi kaldın diyordu. Şaşırdık mı, hayır hiçbir şey beğenmeyen yengem tabii ki de bunu da beğenmiyordu. Bunu arkadaşlarım ve ailem de sormuştu. Hepsine aynı cevabı verdim ve dedim ki "beni bir kürdan olarak görüyor olabilirsiniz ama ben kendimi güçlü bir kız olarak görüyorum" dedim herkes şok oldu, benden bu cevabı asla beklemezlerdi. Yengem sadece beni değil, tanıdığı bütün çocukları yargılıyordu. Lafımın üstüne birde bunu ekledim "bence yargılamayı bırakıp biraz empati kurabilirsin" dedim. Artık yengemle olan tüm sorunlarım çözülmüş ve içim artık çok rahatlamıştı. 

 

İnsanlar insanları yargılamayı çok sever. Ancak yargılamanın  kötü bir şey olduğunu yargılanınca anlayacaktırlar.


=SON=

SİNİRLİ OLMAK GÜÇLÜ OLMAK DEĞİLDİR, SADECE HASTALIKTIR

 


İnsan beynini kontrol eden sinir sisteminin bozukluğunda bazı rahatsızlıklara neden olabilir. Sinir sisteminde geçici yıpranmalara ve psikolojik sorunlara yol açabilir.

Sinir sistemi hastalıkları ve nedenleri

Sinir sisteminde sonradan meydana gelebilecek ve doğuştan gelen problemler, çeşitli sinir sistemi rahatsızlıklarına yol açabilir. Felç vb hastalıklara yol açar. 

Bu yüzden her zaman sinirli olmayın! Sevgi gösterin, sinirli olmak kendini öne çıkarmak degildir sinirli olmak sadece hastalık ve deliliktir. Güçlü olmak için sinirli olma, sinirli olmak için güçlü de olma. Sadece "Güçlü Ol"!!