Momo geldi ve bana garip bir bakış attı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum fakat Momo bir an normal bir şekilde bakarak "Bugün bize gelsene sohbet ederiz" dedi. Ben ise biraz düşündüm ve yutkunarak "peki" demiştim hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Eve geldim hızlı adımlarla odama doğru yöneldim kapıyı açtım ve içimden bir ses duraksamamamı istedi gibi hissettim etrafıma baktım kimse yoktu kendimi garip hissediyordum annem seslendi. 

Annem: Oğlum yemek yiyoruz hadi gel. 

Luka: Tamam anne geliyorum. 

Aşağı indim babam yoktu. 

Luka: Babam nerde?

Annem: Çalışıyor bugün fazla çalışması gerekiyormuş. 

Ben: Peki hadi masaya oturalım. 

Annem: Hemen oğlum. 

Yemeğimi yemeye başladım ve bir an dona kaldım garip hissediyordum. Odama çıkmaya karar vermiştim. Hiçbir şey demeden odama yöneldim elime telefonumu aldım ve bir şeyler izlemeye başladım. Sonra uyuya kaldım kabus gördüğümü hissediyordum ve kapının açılma sesini duyduğumu hissediyordum. Rüyamda bir yazı görüyordum ve şöyle yazıyordu "Gerçek gözlerinin önünde" o kişinin dediklerini anlamaya çalışıyordum ve bir anda uyandım etrafıma bakıyordum o kişinin ne dediğini düşünüyordum. Şu şekilde diyordum "Hangi gerçek gözlerimin önünde ne olabilir ki ben sadece normal bir şekilde hayatını sürdüren bir insanım değil mi?". O sırada kapıdan içeri siyah hırkalı biri geldi hırkanın şapkasını kafasına geçirmiş ve hiçbir şekilde yüzü gözükmüyordu. Bana doğru yürümeye başladı geri geri gidiyordum hırkasının şapkasını çıkardı ve bir anda uyandım evet bu bir rüyaydı. Rüya mı yoksa kabus mu içimden şunu diyordum "Keşke yüzünü görebilseydim neden uyandım ki dur dur belki de rüyamdaki kişi momo hayır hayır değildir değilmi off daha fazla düşünmeyeceğim". Aşağı indim anneme haber vermeden kapıdan dışarı çıktım. Momo ile karşılaştım. Selam vermeden yoluma devam ettim ve telefonum çaldı arayan kişi annemdi telefonu sessize aldım ve yürümeye devam ettim. Biraz daha yürüdükten sonra eve dönmeye karar verdim. Eve yöneldim ve eve varmıştım.

Annem: Nerdesin sen? Beni çok korkuttun. Seni o kadar aradım hiç cevap vermedin?

Ben: Anne konuşucak havamda değilim. 

Annem: Bir şey mi oldu?

Ben: Hayır yani aslında evet. 

Annem: Anlat bakalım seni dinliyorum. 

Ben: Çok kötü bir rüya gördüm. Anne hatta rüya bile değildi tam bir kabustu. 

Annem: Ne gördün anlat dinleyeyim seni? 

Ben: Rüyamda bir kişi benimle konuşuyordu. Aynen şu şekilde diyordu "Gerçek gözlerinin önünde" sonra ise siyah hırkalı ve hırkasının şapkasını kafasına geçirmiş biri geldi. Tam onun suratını görücektim fakat o sırada uyandım anne sence hangi gerçek benim gözümün önünde? 

Annem: Canım bu bir kabus o kadar kafana takmamalısın. 

Ben: Peki anne ben biraz dışarı çıkacağım eve gelince konuşalım. 

Annem: Tamam oğlum çok geç kalma. 

Evden çıkmıştım annemin dedikleri umrumda bile değildi. Şöyle düşünüyordum; sonuçta ben bu kabusu gördüm ve o dedikleri hiç normal değildi. Hem o hırkalı kişi %100 Momo'ydu. Bunları düşündükten sonra karşıma Momo çıktı.

Momo: Merhaba Luka nasılsın? Seni görmek çok güzel. 

Luka: Eee güzel gayet güzel sen nasılsın?

Momo: Bende iyiyim seni görünce selam vermek istedim. 

Luka: Momo sana bir şey diyeceğim.

Momo: Tabii ki söyle seni dinliyorum. 

Luka: Ben seninle konuşmak istemiyorum, aramıza mesafe koyalım. 

Momo: Neden böyle diyorsun sen benim çok iyi bir arkadaşımsın. 

Luka: Bak momo sen normal bir kız değilsin sen de bir gariplik var ve ben bunu fark ediyorum. Beni anladın mı?

Momo: Seni gayet iyi anlıyorum Luka.

Oradan uzaklaşmıştım artık hava kararmıştı. Eve girdim ve annem girer girmez bana "şu çöpü atarmısın oğlum?" dedi. Bir şey demeden çöpü aldım kapıyı açtım ve karşıda küçük bir kızın oturduğunu gördüm hemen yanına gittim.



Kızla konuşmaya çalıştım fakat kafasını bile kaldırmıyordu ona sürekli sorular soruyordum. Aniden kafasını kaldırdı, beni ürküten kıpkırmızı gözleri vardı.
 
Luka: Hey neden öyle bakıyorsun?

Kız kahkahalar atmaya başladı. Oradan uzaklaşarak çöpü atıp eve gittim. Camdan kıza bakmak istedim. Camın perdesini açtım. Kız kafasını camın aşağısından kaldırdı. O anki refleks ile yerimden sıçradım. Kız bir şeyler diyordu, anlayamıyordum. Sanki o an dünyam durmuştu. Çok korkmuştum. Kız ise hala bana bakıyordu. Hızlı adımlarla ordan uzaklaşıp odama kapandım. Sessiz bir müzik açıp onu dinlemeye başladım ve ne yazık ki uyuya kalmışım. Artık yaşadıklarımın hepsini anneme anlatma vakti gelmişti. Annemin yanına gittim. Yaşadıklarımın hepsini anlattım. Annem bana piskolok tedavisi görmem gerektiğini söyledi ve ben annemi tersledim "Ne yani sen benim delirdiğimi mi düşünüyorsun?". Annem bu dediğimi kafasını sallayarak onayladı. O an sinirle evden çıktım. Annem ne demeye çalışıyordu yani artık anneme bile güvenemiyordum. Kendi öz annem bile delirdiğimi düşünüyordu. Yürümeye başladım gözlerim dolmuştu nedenini bilmiyordum. Karşıma Momo çıktı ve neden ağladığımı sordu. Ben de göz yaşlarımı silip oradan uzaklaştım. Momo arkamdan bağırarak şunu demişti.

Momo: BOŞUNA AĞLAMA ANNENİ GERİ KAZANAMAYACAKSIN!

O an beynim duraksamamı söyledi gibi hissettim arkamı döndüm ve ona baktım o bana bakarak arkasını dönüp gitmişti. Doğru söylüyordu annemi geri kazanamayacağım. O çok haklı annem benden taraf değil eve gittim telefonumu elime alıp Momo'ya mesaj yazdım.
 

Luka: Özür dilerim...

Momo: Ben de özür dilerim o cümleleri dememem gerekiyordu. Lütfen beni bağışla. 

Luka: Önemli değil. Yarın saat 15:00'te parkta buluşalım mı?

Momo: Olur saat 15:00'te oradayım. 

Luka: Tamam, iyi akşamlar. 

Momo: İyi akşamlar. 

Ve böylece Momo ve Luka'nın arası düzelmişti ve artık çok güzel bir dostlukları vardı. Aynı zamanda luka artık Momo'ya ön yargı ile bakmayacaktı.

Devam edecek...

Kıskançlık her insanda az da olsa vardır. Kıskançlığın olumsuz tarafları çok fazladır. Kimi zaman ailemizi kimi zaman da arkadaşlarımızı kıskanırız ve bu kıskançlıkların sonu çoğunlukla olumsuz biter. Ailemizi kıskandığımızda annemizin veya babamızın başka çocuklara daha fazla değer verdiğini hissederiz, bu durum bizi yerin dibine sokacak kadar küçük düşürür.  

Az önce de söylediğim gibi bu kıskançlığın sonu olumsuz biter. Kıskanan kişi kendine çok fena şeyler yapabilir, bununla da kalmaz her şeyi dağıtıp kırabilir ve özgüvenini zedeler. Annesinin veya babasının onu sevmediğini hatta nefret ettiğini düşünür. Kıskançlık her şeyi yıkıp dağıtabilecek bir duygudur.



Ailelerini kıskanan çocuklar, çocukluk travması geçirebilirler. Kendilerini sorgularlar kıskanan çocuğun annesi veya babası çocuğu 
sen neden böylesin diye azarlar.
Aileler çocuğun derdini anlamadan çocuğu psikoloğa götürürler. Bu durumda çocuk kendini sahipsiz hisseder.
İnsanlar kıskançlığın kimi zaman doğru kimi zaman ise yanlış olduğunu düşünür. Aslında kıskançlık önemli ve içgüdüsel bir düşüncedir, hatta bir hastalık da olabilir. Kıskançlık insanın düşüncesine göre değişebilir bu yüzden kıskançlığı yerinde ve zamanında yaşamalıyız.

 İNSAN 

Neyi ister insan? Evliyken bekar olmayı, bekarken evli olmayı, küçükken  büyük, büyükken  küçük olmayı ister, ülkesindeyken yurtdışında olmayı, yurtdışındayken ülkesinde olmayı ister insan.

İnsan işte...

Ne zanneder insan?

Bizi tek yalnız bırakmayan dostumuz olduğunu mu? 

HAYIR!

Bizi yalnız bırakmayan gölgemizdir ama unutmayın ki; o bile sizin yanınızda olmak için güneşli havayı seçer...




Neyi umar insan ?

Kolay yol arayıp en güzel yolu bulacağını mı yoksa zor yoldan kaçmanın en güzel yol olduğunu mu ?

Neye aşık olur insan?

Bir arabaya mı ya da bir buluta mı yoksa bir insana mı aşık olur insan?

İnsan işte...

Sadece yaşamak için mi nefes almayı hedefler insan? 

"İnsan her nefesini mezardan uzaklaşmak için alır ama her nefes alışında ömründen bir nefeslik zaman azalır"

İnsan çünkü; bazen iki gözü iki dünya sanır.İnsan bazen bir yüzü yeryüzü sanır...

ATATÜRK'ÜMÜ SEVİYORUM 

Atatürk'üm Atatürk'üm,
Sen niye öldün.
Gece rüyanda,
Beni mi gördün!

Atatürk'üm seni seviyorum.
Sana kurban olurum.
Sarı saçlım,
Mavi gözlüm!

Dolmabahçe sarayında,
Gözlerini kapatırken,
Çok ağladım,
Çok duygulandım!

Türk bayrağı dalgalanırken,
Seni görüyorum. 
Saçların dalgalanırken de,
Yanımda hissediyorum!

10 Kasım'da bizlere veda edersin,
Ama,
Hep kalbimizde yüreğimdesin,
Seni seviyorum!

Bugün seni anma günü,
Seni hiç unutmayacağız.
Seni çok seviyoruz,
Bu şiir senin için!



 


İstanbul Tarihi

İstanbul bin altı yüz yıl boyunca, 330'dan 1922'ye kadar bulunan dönemde; Roma imparatorluğu (330-395), Bizans imparatorluğu (395-1204,1261-1453), Latin imparatorluğu (1204-1261) ve Osmanlı imparatorluğu(1453-1922)  olmak üzere 4 farklı imparatorluğa başkentlik yapmıştır.


İstanbul yerleşim tarihi 300 bin, kentsel tarihi yaklaşık 3 bin , başkentlik tarihi 1600 yılına kadar uzanan Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir. 

İstanbul'un Coğrafyası 
İstanbul 4. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar yaklaşık on altı yüzyıl boyunca dünyanın en önemli ve en büyük metropolleri arasında bulunmuş bir şehirdir. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının bulunduğu geniş bir bölgenin tartışmasız tek hakimi olmuş ve bu süreç içerisinde dünya tarihinin önemli derecede etkilemeyi başarmıştır.


İstanbul ile ilgili yazdığım bir şiirim:
İstanbul

İstanbul bir tarih,
Bir coğrafya İstanbul.
İki yakayı birleştiren,
Bir heykel İstanbul.

İstanbul boğazında 
Lacivert bir gökyüzü ,
Gecenin karanlığında
Yıldız'ın parlayan yüzü.

Üç imparatorluğun evi,
Paylaşılmaz İstanbul.
1453'ten beri
Türklerin evi İstanbul.

Sokağındaki lambada
Bir güneş İstanbul.
Sevgi dolu bir yuva
Bir ev İstanbul.
                                                 Dilanur Baykal

Daha fazla bilgi için ; tr.m.wikipedia.org
 
Videolu anlatım için ; https://youtu.be/E0aFbBt--q8

Bugün yeni bir eve taşındık. Eşyaları yerleştirmemiz 2 gün sürdü. Annem ve babam salon eşyalarını yerleştirirken ben de yeni odamı düzenliyordum. Fakat oda çok karanlıktı biraz korkuyordum. Hiç bir şey yokmuş gibi devam etmeye çalıştım. Odanın düzenlemesi bitmişti.

Annem beni akşam yemeği için mutfağa çağırdı yemek masasına oturduk içime bir anda ürperme gelmişti. Ben de bunun yeni eve taşındığımızdan dolayı olduğunu düşünüp yemeğimi yemeye devam ettim. Anneme ellerine sağlık anneciğim dedikten sonra odama çıktım ve elime bir dergi alıp okumaya başladım. Dergide bizim oturduğumuz şehirden bahsediyordu yani İstanbul'dan dergiyi okumaya devam ettim ve İstanbul'da birçok olaylar olduğundan bahsediyordu. Biraz korkmuştum oturduğum şehirde garip olayların olması beni korkutmuştu. Odaya bir anda babam girdi onun girmesiyle irkildim.
Babam: Korkuttum sanırım?
Luka(Ben): Hayır baba gel içeri lütfen
Babam yavaş adımlarla yanıma yaklaştı ve yatağa oturdu
Babam: Ne okuyorsun?
Luka: Öyle bir dergi buldum onu okuyorum baba
Babam: Peki odanı beğendin mi?
Luka: Evet ama biraz ışık sorunu var
Babam: Tamam oğlum onu yarın hallederiz
Luka: Tamam baba
Babam: İyi geceler oğlum
Luka: Sana da babacığım
Babam kapıyı kapatmıştı oda çok karanlıktı çok korkuyorudum daha 12 yaşımdaydım korkmamak elimde değildi bir bardak su içmek için yatağımdan kalktım ve kapıya doğru yürüdüm, kapıyı açtım.


Mutfağa doğru ilerledim tam bardağı alıp suyu doldurucaktım fakat bir an odamdan ses geldi hemen koşa koşa odaya gittim fakat hiç kimse yoktu. Baktığımda rafta olan kitabımın yerde olduğunu fark ettim. Kitabı aldım ve bir süre inceledim sonra geri mutfağa gittim. Gittiğimde tezgah üstünde olan bardak yoktu sanki arkamda biri var gibi hissettim arkamı döndüm o his hala vardı bir süre dona kaldım. Sonra kapıdan içeri annemin kıyafetlerinin aynısını giymiş biri girdi. Evet o annemin kıyafetleri ama ses tonu ve yüz tipi aynı değildi. Ona doğru yaklaştığımda kadın kayboluyordu sanki piskolojim bozulmuş gibi hissediyordum. Delirmiş miydim yoksa bunların hepsi yaşanıyor muydu? Aklımda bir sürü soru vardı. Kendimi delirmiş gibi hissediyordum tırsarak odaya yöneldim. Kapı kapalıydı fakat ben kapıyı kapatmamıştım içimde daha çok korku oluşmaya başlamışdı. Şöyle düşünüyordum eğer ki bunları anneme anlatırsam benim delirdiğimi düşünür ve beni hastaneye götürürler diye dününmüştüm ve bu olanları kimseye anlatmama kararı aldım. Odama gittim yatağın içine girdim tableti elime alıp Google'ye perili evler diye yazdım ve sonuç aranamadı yazdı sonrasında demek ki öyle bir şey yok diye düşünerek yatağa yatıp uyudum sabah 09.30'da  babam beni uyandırdı.

Babam: Oğlum kalk okul kaydını yaptıracağız diyerek beni uyandırdı elimi yüzümü yıkadım dişlerimi fırçaladım. Kıyafetlerimi giymek için dolabı açtım ve kıyafeti seçip giydim annem bana seslendi.
Annem: Oğlum kahvaltıya gel.
Luka: Tamam anneciğim geliyorum.
Merdivenlerden indim mutfağa girdim ve masaya oturdum. Neredeyse hiçbir şey yememiştim dünkü olayı düşünüyordum.
Annem: Neden hiçbir şey yemiyosun?
Luka: Çok aç değilim anne odama çıkabilir miyim?
Annem: Sen bilirsin oğlum.
Odama doğru yol aldım yürüyordum sürekli dünkü olay aklıma geliyordu. O olayları unutup babamla yeni okulum için yola çıktık okula geldik kayıt işlemlerini bitirdik  ve eve döndük. Ben yeni arkadaşlar edinmek için biraz dışarı çıktım fakat dışarda sadece bir çocuk vardı onun yanına gidip konuştum.
Luka: Merhaba
Bilinmez çocuk: Merhaba
Luka: Adın ne?
Bilinmez çocuk: Adım Momo senin ne?
Luka: Benim adım Luka tanıştığımıza memnun oldum Momo.
Momo: Ben de
Luka: Sen nerede yaşıryosun?
Momo: Ben şu karşıdaki evde abimle beraber kalıyorum.



Ev çok korkunçtu sanki burası normal bir şehir değil gibi hissediyordum eve baktıkca içim kararıyordu. Momo beni evine davet etmişti.
Momo: Seni bir gün evimizde misafir etmek isteriz belli ki iyi bir insana benziyorsun.
Luka'nın iç sesi: Hemen bir bahane bulmalıyım o eve gidemem çok korkunç.
Luka: Eee annemin izin vereceğini düşünmüyorum belki başka bir zaman gelirim.
Momo: Tamam. Kaç yaşındasın?
Luka: 12 senin yaşın kaç?
Momo: Ben de 12.
Luka: Peki güzel. Benim eve gitmem gerekiyor görüşürüz.
Momo: Peki görüşürüz.
Luka: Çocuk ne kadar garipti evleri de çok korkunçtu nasıl yaşayabiliyorlar orada çok merak ediyorum. Ne yiyip ne içiyorlar diye uzun süre düşündüm. Evin merdivenlerinden çıktım ve kapıyı çaldım. Fakat kimse açmadı bir daha vurdum kapıya yine açılmadı. Belki işleri vardır diye zile bastım evden ses gelmedi. Dışarı tekrar çıktım bankta oturdum yanıma Momo geldi.


Devam Edecek...