"Smeraldo" İtalyanca'da "zümrüt" anlamına gelir.
Bazıları, Smeraldo'nun yalnızca bir efsanede ortay çıkan, kurgusal bir çiçek olduğunu söyler.Bazıları ise arkasında yatan hüzünlü ve güzel hikaye yüzünden onun gerçek olduğunu savunur.
Ancak en önemlisi, Smeraldo şu anda mevcut değildir.
Çünkü onu yetiştirmenin imkansız olduğu söylenir.
Smeraldo çiçeğinin anlamı ise "sunulmamış(açıklanamamış) samimiyet/hisler"dir. 

Hikayemiz ise:

     İtalya'da bir dükün gayri-meşru bir çocuğu olmuştur. (Bazı kaynaklarda çocuğun annesinin bir çiçekçi kızı olduğu geçer) Çocuğun bir aşkın meyvesi olduğu söylenir ve çiçekçi kız doğumda ölmüş  ve dükü yalnız bırakmıştır.
Hem evlilik dışı olması hem de eşinden dolayı dük, çocuğu öldürmeye çalışır ancak yapamaz. Bu yüzden onu uzak bir yere yollar.
Bu kısımda oldukça fazla söylenti var ama hiç birinin doğruluğu kesin değil.
Çocuğun büyüdükten sonra kendini bir kaleye kapattığı ve maske taktığı söylenir.Çünkü kendisini "çirkin" bulur.Yapayalnızdır ve muhtemelen yaşamı boyunca maruz kaldığı kıskançlık ve kinden dolayı kalbini kimseye açmaz.
Sonra, işler güzel bir hal alır. 
Bir gün, bir kız onun kalesinin yanında belirir.
Sefil kıyafetler içindedir.
Yalnız ve çirkin adam onu izlerken,kız yavaşça duvara tırmanır ve birkaç çiçek çalar.
Adam kıymetli çiçeklerini çaldığı için kıza çok sinirlenir.Tüm gecesini,çiçeklere gardiyanlık yapmak için uyanık ve bahçede geçirmeye karar verir.Ancak onun kısacık uykuya daldığı bir anda kız, biraz daha çiçek çalıp kaçar.
Kız giderken adam meraklanır.
Farkında olmadan her gece kızı bekler.
Ve bir gece, kızı takip etmeye karar verir.
Maske ve pelerinini takip gizlenir, kızın peşinden gider.
Onu kasabaya kadar takip ettikten sonra neden gece onun çiçeklerini çaldığını anlar.
Kız fakirdir ve onun çiçeklerini satarak para kazanıyordur.
Adam, kız için üzülür ve suçluluk bedenini kaplar.
Kıza yardım etmek ister.
Ona çiçek yetiştirmeye dair bildiği tüm yöntemleri anlatmak ister.
Ona nasıl güzel çiçek yetiştireceğini öğretmek ister ama yapamaz.
Adam, kıza farketmeden yavaşça aşık olur.
Adam, kız için en iyi kalitede bir sürü çiçek yetiştirmeye başlar. Kusursuz olmaları için çabalar. Böylece kız daha çok para kazanabilecek ve bir nebze daha iyi yaşayabilecektir.

Çiçeklerle birlikte adamın hisleri de büyür.
Onun karşısına çıkmak, kendini göstermek ve hislerini anlatmak ister.
Ama yapamayacağını biliyordur. 
Çirkindir.
Kızın kendisinden korkacağını düşünür.
Böylece adam cesaretini asla toplayamaz.
Zamanla adam bir karar verir. En pahalı çiçeği (Smeraldo) yetiştirecektir, onu satıp daha  iyi para kazanması için. Bu onun kıza olan içtenliğini, samimiyetini göreceği en güzel yoldur.
Kendini kaleye kitler adam. 
Çok fazla  denemenin ardından, bu zahmetli çiçeği yetiştirir.
Şimdi tek yapması gereken beklemek ve kızın onu almasını seyretmektir.
Günlerce bekler, ama kız gelmez.
Bu onu fazlasıyla endişelendirir.
Böylece maskesini pelerinini takar ve onu görmeye gider.
Ve kadının öldüğünü öğrenir.




























ÇEVRENİN KORUNMASI ve SORUMLULUKLARIMIZ



Çevre kirliliği her geçen gün artmaktadır.
 Çevre kirliliğin nedenleri fabrikalar, şehir hayatı ve umursamaz insanlar.

Çevre kirliliğin en önemli nedeni hızlı nüfus artışı ve şehrimizde fazla olan fabrikalardır. Çevre kirliliği burada bitmez. Aynı zamanda çöpleri yere atmak, hızlı sanayileşme, doğal kaynaklarını ölçüsüz kullanmak, ormanların tahribi ve yangınları çevre kirliğine yol açar. Çevre kirliliğinin önlenmesi, her insanın sorumluluğudur. Aslında çevreyi yönetmek insanın elindedir. İnsanlar bazen yere atmış oldukları çöpleri ile sadece çevreyi kirletmiyorlar aynı zamanda kendi hayatlarını ve geleceklerini de kirletiyorlar. 


 Çevre kirliliği önlenmesi için insanlar bir şeyler yapmalı mesela kolaydan zora gidersek ilk önce yerlere çöp atmamız gerekir. Çöpleri geri dönüşüm kutularını atmalıyız. Aslında en önemli olan ilk adımı atmanız diğer atacağımız adımlar ise yol bize gösterecektir. Her insan çevreye karşı sorumluluğunu bilse ve bu sorumluluklarını yerine getirse hiçbir şey kaybetmez tam tersi kendi geleceğine ve insanlığa iyilik yapmış olur. 

İnsanlar her zaman çevreye karşı merhametli olmalı. Çevremizi korumak çok önemli çünkü  solmuş olduğumuz oksijenin yarısı ağaçlardan diğer yarısı ise denizlerden bu yüzden kağıtlardan tasarruf yapmalıyız ve ağaçları kesmemeliyiz.  Çöpleri yere atma konusunu da özellikle bunu vurgulamak isterim ve en önemlisi çöpleri denize atmak. Aslında denize atmış oldukları plastik şişeler vb. atıklar. Sadece denizi kirletmeye ya da çevre kirliğine yol açmaz. Denize çöpleri atmak bir sürü olumsuzluklara yol açar. 

Örneğin  plastik şişeler ve naylon poşetler vs. denize atmış olalım. Denize atmış olduğumuz atıklar küçük balıklar yerler daha sonra büyük balıklar küçük balıkları yerler. Büyük balıklar küçük balıkları yedikten sonra plastik ve naylon yemiş olurlar. Ve bu büyük balıkları  biz alırız. Aldıktan sonra yeriz ve biz denize  atmış olduğumuz çöpleri yeriz. Tabi ki burada bitmez belki yemiş olduğumuz balıklar hastalığa yol açmış olabilir. Yani biz hayatımızı kendi ellerimizle yıkıyoruz. 

Herşeyden tasarruf yapmalıyız çünkü ne kadar tasarruf yaparsak o kadar iyilik yapmış oluruz. 

İnsanları diğer canlılardan ayıran tek şey akıldır. Aklımız sayesinde düşünebiliriz, plan yapabiliriz bunun için attığımız her adımı düşünerek atalım yani yere çöp atarsak onun sonucu ne olabilir diye düşünelim sonuçta Allah boşuna bize akıl vermedi. Adımlarımızı aklımızı kullanmadan atarsak çok pişman oluruz. Sonuçta hayata bir kere geldik ve bizden sonra gelenler olacak elbet bunun için düşünerek adımlarımızı atalım. 

Bu çevreyi korumak bizim vazifemizdir. Her insan doğaya karşı sorumluluğunu bilmeli.  Kendimize ya da yaşadığımız eve nasıl özen gösteryorsak çevremize o kadar özen göstermeliyiz.

Artık çöpleri yere atmayalım. Birlik olalım doğayı koruyalım. Çevremiz bizim geleceğimizdir. Unutmayalım çevrenin koruması her insanın sorumluluğudur. 



ÇEVREYİ KORUMAK , GELECEĞİMİZİ KORUMAKTIR.



SON
NİDA TÜFEKÇİ

Türk Halk Müziği bağlama ve ses sanatçısıdır. 1 Mart 1929'da Yozgat'ta doğmuştur. İlk ve ortaokulu Akdağmadeni, Yozgat ve Boğazlıyan'da okudu. 1950'de Ankara Maliye Okulunu bitirerek üç yıl kadar maliyeci olarak çalıştı.


1953'te açılan sınavla Ankara Radyosuna girerek Muzaffer Sarısözen'le birlikte "Yurttan Sesler" topluluğunda çalışmaya başladı. Yenimahalle Musiki Cemiyetinde ders verdi.  1959'da İstanbul Radyosuna geçti. 1964 yılında Türk Halk Müziğinden sorumlu Türk Müziği şube müdür yardımcılığına, 1972 yılında ise TRT Müzik Dairesi Türk Halk Müziği müdürlüğüne atandı. 1974 yılında ise TRT Müzik Dairesi Başkanlığına (vekaleten) getirildi. 1976'da bu görevden istifa etti.


 Türk folklorunun müzik ve oyun dallarında yurt içinde ve yurt dışında seçkin bir yer edinmiş, kültürümüze yapmış olduğu katkılarla halk müziği dünyasına damgasını vurmuş olan Mehmet Nida Tüfekçi, 18 Eylül 1993 Cumartesi günü yaşama veda etti.

ESERLERİ
1. Babına Deli Gönül Babına
2. Ben Derdimi Döksem Gülşen Bağına 
3. Burçak Tarlası
4. Bülbülün Kanadı Sarı
5. Eğdim Kavak Dalını
6. Sabahınan Esen Seher Yelimi 

Yararlanılan siteler;biyografya.com
                                 kimkimdir.gen.tr




DIŞ GÖRÜNÜŞ  



Siz hiç insanları dış görünüşüyle yargıladınız mı ?

Belki hayır dersiniz ama mutlaka bu hataları yapmışsınızdır .
Sokakta yürüyen bir adam düşünün. Adamın üstü kirli, çamur korkarsınız değil mi? O adamdan 
''Aman bana bir şey yapar '', ''kesin hırsız '' gibi  yargılara boğarsınız kendi kendinizi...
      
Oysa o adam anlının teri ile çalışıp evine ekmek götürüyordur.
  
İşte insanın aklından çıkan kötü yorumlar bakın ne çıktı. 
İşte sizin bu algıyı anlamamız için güzel bir örnek. 
Her sokakta paytak yürüyene ''Sarhoş'' her kıyafeti kirli ve eski olanlara ''Dilenci '' gözüyle baktınız !


HAYAT KISA AMA ÖN YARGISIZ  GÜZEL

Eylül ACER


Vazgeçelim vazgeçelim  insanları dış görünüşüne göre sınıflandırmadan, dış görünüşüne bakarak yargılamadan !!

''Dostum,göründüğüm gibi değilim .Görünüş sadece giydiğim bir elbise. ''

 Halil CİBRAN 

 Yabancı  dil  öğrenmek 

Yeni bir  dil  öğrenmek  harika  bir  girişimdir  tabi  bir  o  kadar  da  zorlu  bir  deneyimdir  peki bu zorlu  deneyimi  kolaylaştırmanın  yolları  nelerdir, 


1) Bilinmesi gereken ifadeleri öğrenin.


2) Öğrendiklerinizle  kendi  kendinize  sohbet  edin.
 


Bu oldukça faydalı bir egzersizdir bu şekilde kendi kendine sohbet etmek dil aksanınızıda geliştirir. 



3) Yabancı dizi/ filmleri altyazılı izleyebilirsiniz.


Bu şekilde hem eğlenebilirsiniz hem de dilin içerisinde barındırdığı deyim ve atasözleri de öğrenebilirsiniz.

4) Farklı uygulamalardan yararlanabilirsiniz.



5) Öğrenmeye çalıştığınız dil ile oluşturulmuş (yazılmış) şarkılar dinleyip tercüme edebilirsiniz.


Yeni bir dil öğrenmek  için  çok  faydalı  bir girişimdir. Bu egzersiz ile fark edeceksiniz ki, Türkçede olan devrik yapıların, havalı  ve ağır cümle tarzlarının çok  benzerleri diğer dillerde de vardır.  Bu şekilde dillerde gizli olan ifadeleri de eğlenerek öğreneceksiniz.  Kolay ve anlaşılır  şarkılar tercih etmek çok daha mantıklı  olacaktır.


6) Dil öğrenmek  için çok iyi bir sebep bulun.



 7) Öğreneceğiniz dilde eğlenin.



Örneğin Japonca öğrenmeye çalışıyorsanız anime izleyebilirsiniz.


8) Çocuk gibi öğrenin. 

 


Durmadan sorun öğrenin , hata yapın kesinlikle  taklit edin.


9) Dili dinlemeyi deneyin.



Doğru telaffuz için o sözcüğü sık sık duyun ve dinleyin bunun kolay yolu da günlük hayatta ögrenmeye çalıştığınız  dili kullanın. 


HAYAT İLERLEDİKÇE ZORLAŞIR , HAYAT DAHA FAZLA ZORLAŞMADAN SEN DE YENI BİR DİL VE O DİLİN  GÜZELİKLERİNİ KEŞFETMEYE NE DERSİN ?


ELİF KAYA ❤