Çanakkale savaşından ( Yani 1. Dünya savaşını ifade etmek istiyorum ,  Yani Çanakkale savaşının cephesidir. ) yıllar sonra Alman gençleri kendi aralarında tartışırlar . Tartışmanın konusu ise Çanakkaledeki savaşı Türkler mi kazandı, yok-     sa Almanlar mı ? Onlar tartışırken akıllarına bir fikir gelir . Fikirleri , Çanakkale savaşında General olan Liman Von Sanders ' ın yanına gidip ona sormaktır. Üstelik eski general yakınlarda oturmaktadır.  Generalin yanına giderler . Aynı soruyu Alman generale sorarlar. Alman general anlatmaya başlar :

                  "     ----- Çanakkale savaşında vaziyet kötüleşmekteydi .  Karargah çadırın-

  dan içeriye sarı saçlı,  mavi gözlü bir subay girdi. Bana şu sözleri söyledi " Kom-

  utanlığı bana vereceksin " diyordu .Aynı zaman da bir subayın , koskoca bir generale bu sözleri söylemesi askerlik kurallarını aşmaktaydı.  Bende , savaşı zaten kaybedeceğiz , suçu bu subaya yıkarız düşüncesiyle komutanlığı o subaya verdim .  O subay  süngü hücumuyla Çanakkale 'yi korudu ve savaşı kazandı . O subay , şu anda Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanıdır. Şimdi siz karar verin , Çanakkaledeki savaşı Türkler mi kazandı yoksa biz Almanlar mı kazandı?  "diye sorar general Alman gençlerine. 

                Kaynak : Süleyman Bulut 'un yazdığı Büyük Atatürk'ten Küçük Öyküler 

                   

         

MERHABA Bugün sizlere kendi yazdığım hikayelerden birisini paylaşacağım

            BAŞARDIM


Canım çok sıkılırdı tek tek bütün odaları gezerdim. En sonunda kanepeye çökerdim. Derin bir soluk aldım,
kendime gelmek istedim.

Okuldan  İngilizce hocası ödev vermişti, ünite kelimeleri ezberlenecek diye, bende açtım defterimi başladım okumaya ezberlemeye çalıştım ezberledim, unuturum belki dedim gittim A4 kağıdına notları çıkardım  anneme verdim kağıdı sen söyle ben anlamını söyleyeyim o ne yapsın o diğer kızıyla ilgilensin, ben ne anlarım diye bağırdı bana, benim özene bezene yazdığım notu 3 saniyede kırıştırdı. O da masallardaki üvey anneler gibiydi.
Odama geçtim aynanın karşısına, yutkunamadım tükürüğüm boğazımda tıkandı, içimden geçirdim  neden 
neden beni bıraktın anne ben elime diplomamı başıma kepimi alıp geçecektim karşına.
Geldi odaya sen daha yatmadın mı diye gözyaşlarımı silmeye çalıştım görmesin diye yattım yatağıma.

Gözyaşlarım yastığımın kenarını ıslatmıştı, ağlayarak uyuya kalmışım sabah kalktığımda onlar yemeği yemiş bana onların bulaşıkları kalmıştı  peynir, zeytin bir şekilde doyurmuştum karnımı.
Okula gittiğimde kimse kelimeleri ezberlememişti sonra hocanın torpilli öğrencileri beni yapmadığım bir şeyden suçlamışlardı ders hocanın beni azarlamasıyla geçmişti böylece hoca kelimeleri sormamış sınıfta sıfır almamıştı.

Kendime hırs yaptım artık ''sınıfın atığı '' olmayacaktım çok çalıştım gece 3 de yatar 8 de kalkardım ders çalışırdım, ben üvey annemin yüzünü görmezdim o da benim yüzümü ...


Çalışmam boşa gitmedi çok iyi bir yatılı fen lisesinde okuyordum, bu sefer o ve kızının yüzünü hiç görmüyordum.  





4 yıl geçti ben üniversite hazırlık sınıfındaydım hedefim doktor olmaktı. Bunu da başarmıştım. Üniversiteden mezun olunca aldım elime diplomamı, kepimi  annemin mezarına ....

Doktorluğum stajdı eğitimiydi derken  oturdum masama hastalar geliyor ben onları iyileştiriyordum ....
Bir gün  okuldaki İngilizce hocamız gelmişti hani var ya suçum olmadığı halde beni suçlayan heh işte o 
hemen tanıdım yüzünden o da beni tanımış, okul yıllarında çok gençti şimdi yüzü eli çökmüştü. 

Bizim karşılaşmamız da hayatın soğuk en soğuk yanlarındandı. 

Dünya'da geçen seneden bu yana devam eden salgın sürecinden eğitim sistemleri olumsuz yönde etkilendi. Bu süreçte yüz yüze eğitimin yerini "Uzaktan Eğitim" aldı. Öğretmenler olarak her zaman dersimizde kullanabileceğimiz materyaller arayışı içinde oluyoruz. Uzaktan eğitim bu ihtiyaç daha da ağır bastı. Öğrencilerimizi ekran başında tutabilmek için derslerimiz interaktif hale getirmemiz şart oldu. Bu yüzden materyal hazırlama konusunda yardımcı ve işimizi kolaylaştıran araçlara ihtiyaç duyuyoruz.


Bu araçlardan biri olan LearningApps sayesinde derslerimizin konularını farklı şekillerde materyallere dönüştürebiliyoruz. İçerisinde bulunan hazır şablonlar sayesinde çok kısa sürede materyallerimizi hazırlayabiliyoruz. Aşağıdaki resimde de gördüğünüz gibi tek yapmamız gereken şablonu seçmek daha sonra şablon içerisine materyalde kullanacağımız ögeleri yerleştirmek oluyor.


Şablonlar

Aynı zamanda sitede kendi sınıflarımızı oluşturup öğrencilerimizi ekleyerek etkinlikleri gönderebiliyor ve takip edebiliyoruz.


Sınıflar

Örnek Uygulama


Uzaktan eğitimde işimizi çok fazla kolaylaştıracak bir araç olan LearningApps'i kullanmanızı tavsiye ederim.




LearningApps




---- Andrew !
       Andrew gitti . Brad tek başına kaldı . Ah o yağmurlu akşam. Tüm olaylar ardı ardına gelmekteydi.  En büyük gelişme de o akşam,  kara günde meydana geldi. 
    Bir ay önce :
    Dünyanın en iyi dostları , Birleşik Krallık ailesinin emriyle , ormanın en tenha ve ıssız bölgelerine , Krallığın yaşamını sürdürmesine tehlike yaratan yaratıkların yaşamına son vermek üzere görevlendirilmişlerdi .
        Londra' da yaşayan o iki sıkı dosta, ( aynı zamanda ev arkadaşları.)
Birleşik Krallık muhafızları yağmur şiddetini artırmasına rağmen bu iki üst subaya , kraliçenin mektubunu ulaştırmayı başardı. Kraliçenin mektubu aşağıdaki gibiydi ;

              Sevgili Sör Brad ve Andrew ,
 Krallığımız yakın bir zamandan  beri birtakım yaratıklar tehdit        oluşturmaktadır. Bu görev için  sizleri layık gördük. Size başarılar dilerim.
                                                
   Kraliçe V. Mary
        
               Brad ve Andrew başlarıyla, mektubu okuduklarına dair onayladılar. Muhafızlar da bir asker selamı çekip kapıya yöneldiler.
               İki dost hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktılar. Onları büyük maceralar ve hayatlarını değiştirebilecek gelişmeler bekliyordu. 
               Ormandaki yaşamları başladı. Yaratığı avlamak için yerini saptamaya çalışıyorlardı . Barınak olarak kullandıkları yerleri ise rutubet kokan bir mağara idi . O gün ikisi de yorulmuş uyumaya koyulmuşlardı . O isimsiz yaratık onları hazırlıksız yakalamıştı . Kaçmaya koyuldular . Derken Brad 'in ayağı kaydı , ama neyseki bir parmağıyla uçurumun uç bölgesinden tutmayı başardı. 
                ---- Andrew ! 
                Andrew ' un iki seçeneği vardı. Dostluk ya da bencillik. O , kişiliği nedeniyle bencilliği seçti. O kadar sıkı dostluk Andrew için içi boş bir yalandı. 
               Yaratık ne yazık ki kahramanımız Brad 'in bedenini paramparça etti.
Mutlu bir son isterdiniz fakat iyi ile kötünün dost olduğu bir hikaye okuyorsanız oradaki gerçek iyinin öleceğidir.
                                                             
            Yazan : Deniz Akdoğan 
            Kendimin yazdığı hikayedir.

Kitap ve Hayat

       Ne yaparsınız bu adamlara: Yazılı olmayan lafı dinlemezler, kitaba geçmedikçe sözlere  inanmazlar; gerçeğe sakallı olmadıkça kulak vermezler. Budalalıklar yazı kalıbına döküldü mü bir ciddilik kazanıyor. "Bir yerde duydum" derseniz olmaz. "Bir yerden okudum" diyeceksiniz. Ben insanların sözleriyle yazılarını ayırt etmediğim için konuşurken yapılan yanlışların yazarken de yapıldığını bildiğim, zamanımıza eski zaman kadar değer verdiğim için bir dostun dediklerine büyük bilginler sözleri kadar değer  veriyorum; kitaplar kadar kendi gördüklerimden de faydalanıyorum. Onlar der ki: Erdem uzamakla daha büyük olmaz. Hep söylerim: Örneklerimizi yalnız yabancılardan ve  kitaplardan almak budalalıktır. Örnek bakımından zamanımız Homeros ve Platon zamanından daha zengin değildir. Ama çoğumuzun istediği doğru söz söylemek değil, bilginlik taslamaktır. Sanki Plotin yahut Vascossan'ın dükkanından geçireceğimiz tanıtlar kendi köyümüzden getireceğimiz tanıtlardan daha soyulmuş gibi. Gözümüzün önünde olup bitenleri, yararsız eklentilerden ayırıp belirtmeye, düşüncelerimizi onlar üzerinde işletip değerlerini meydana çıkartmaya gücümüz yetmiyor...

 MERHABA ,bugün sizlere kendi yazdığım bir hikayeyi  paylaşacağım.

DİSLEKSİ


Hava kararmıştı, yavaş yavaş yağmur çiselemeye başladı.
Ben hala dışarıda soğuk kaldırımın üstünde oturuyor, dilimi çıkartıp yağmurun suyunu içmeye çalışıyordum.
Annem pencereden bana bağırarak eve gelmemi söyledi, onu dinlememiş hala kaldırımın üstünde titreyerek oturuyordum, çünkü biliyordum ki eve gidince  yarın  sınavımın olduğunu söylemediğimi anlayıp üstüne ödevimi yapmadığım için dayak yiyecektim,  sonra kulağımı çekip  beni eve getirdi .


Annem ''illa aşağı mı inmem gerekiyor? '' diye bana bağırdı 
ne diyeyim laf verince de kızıyordu .
Birkaç saat sonra okul grubundan mesaj gelmişti, öğretmen bugün okulda ev ödevlerini yapmayanların ismini yazmıştı tabii en başta ben vardım, annem gözlerini bana belirtti 
ve tüm apartman duyacak şekilde bana bağırmıştı .
Ben ne yapayım, ben istemiyor muydum  ödevlerimi yapmayı, sınavlardan hep yüksek gelsin ama olmuyor benim suçum yok, aynen bu şekilde anneme de söylesem bana tokat atardı bahanesi de hazır diye  ama beni anlamazdı, beni masanın başına oturttu ödevlerimi masanın başına koydu ve bana'' oku ! '' dedi annemin suratına baktım çok korkmuştum.
Okumaya çalıştım olmuyordu yazılar hareket ediyordu yerleri değişiyordu,
anneme utanır söyleyemezdim annem bana ''dörde geçtin hala okuyamıyorsun'' diye bağırdı 
ağlayarak odama geçtim.
Tek becerebildiğim şey resim çizmekti.
Okulda hoca sayfa seksen dörtteki metni okumamı istedi ama ben okuyamadım harfler ve sayılar dans ediyor karışıyordu, hocadan da azar işitmiştim, beni dersten atmıştı, koridorları dolaşıp boş boş yürüyordum.
Bu durum annemin kulağına gitmiş, ondan da azar işitip uyumuştum.
Okula gittiğimde sınıf hocamızın değiştiğini fark ettim.


Bu hoca diğer hocalardan çok farklıydı bu hoca çocukları seviyordu diğer hoca gibi bize bağırıp çağırmıyordu. Ders boyu hoca bana bakmıştı beni gözleriyle süzüyor, yaptığım hareketlerden gözünü almıyordu, ben de anlamadım ilk önce utandım sonra hoca yanıma gelip ''iyi misin? '' 
diye sordu bende evet diye yanıtladım. 
Yine bir gün dışarıda kaldırımın üstünde otururken yeni gelen hoca bize gelmiş ve anneme benim disleksi  olduğumun belirtileri olduğunu söylemiş annem ilk önce hocayı da beni terslediği gibi terslemiş sonra hoca annemi sakinleştirip beni hastaneye götürüp emin olmasını istemiş.
Yarın olunca annem beni doktora götürmüştü doktor bana bir kaç test hazırlamıştı, doktor anneme evet yanıtını vermişti.
Eve gelene kadar annem hiç konuşmadı, ağzını bıçak açmamıştı, eve gelince annem boynuma sarılıp ağlamıştı yanaklarından akan gözyaşları yüzümü ıslatmıştı.
Annem benden özür dilemişti ve o akşam annem benim en sevdiğim yemekleri yapmıştı.
Artık annem bana anlayışla konuşuyor  ve ödevlerimde sürekli yardım ediyordu bende annemin emeklerini boşa çıkarmamak içi elimden geleni yapıyordum.


BİLİYORDUM Kİ DİSLEKSİ BİR HASTALIK DEĞİL, ÖĞRENME GÜÇLÜLÜĞÜDÜR...




8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Amerika'da haklarını ararken hayatlarını kaybetmiş kadın işçileri anmak amacıyla 1910 yılından beri kutlanmaktadır. 1857 yılında, kadın işçilerin dayatılan sisteme karşı başlattıkları grev 120 kadın işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanır.


8 Mart Dünya kadınlar günü, tüm dünyada kadınların sahip olduğu hakları savunmak toplumun her kademesinde , sosyal- özel ve iş hayatında eşit koşullarda yaşamak adına kadınların girdiği mücadeleleri anmak ve hatırlatmak için kullanılmaktadır.

Kadın günü , 1857 yılında 40.000 dokuma işçisinin daha iyi koşullarda çalışmak ve haklarını alabilmek için girdiği mücadeleye dayanmaktadır.

Amerikan polisi kadın işçileri fabrikaya kilitledikten sonra içeri de çok büyük bir yangın çıktı . 120 kadın hayatını kaybetti. Türkiye de kadınlar günü ilk defa 1921 yılında kutlandı. 

 
Kadınlar Günü bu şekilde ortaya çıktı.  Bu yüzden kadınlar günü herkesin gülüp oynayabileceği bir gün değildir.

Daha fazla bilgi için; haber7.com
                                    superhaber.com





            



Yaşadığımız alem neyden ibaret sizce? 


Yaşadığımız alem insanlardan ibarettir. Alem bizim yaşadığımız yerdir. Yani alem dünyamızdır. Farklı alemlerin insanları asıl farklılığı insanların düşünceleri, huyları ve yaşamlarıdır. Her insanın düşüncesi farklı çünkü insan, insan olmasına rağmen çok farklı düşünceye sahip. Bu yüzden dünyamız gittikçe değişiyor aslında değişme sebebi her insanın farklı yapısı olduğundan kaynaklı. İnsanın düşünceleri bulmacalar gibidir. İnsan çok değişik bir yaratıktır. Çünkü bazen olumsuz düşüncelerini değiştirmek ister ama bazen değişir bazen de değişmez ya da değiştirmek  için her şey yapar ama değiştiremez.

 İnsanın düşünceleri nasıl farklıysa huylarda öyle. İnsanın huyları aynaya benzer. Dünyaya baktığımızda ne kadar farklı insanlar bulundurduğunu görürüz daha sonra ülke olarak baktığımızda da öyle yani ne kadar derin bir şekilde bakarsak çok farklı insanlar görürüz.  Bunu kanıtlarsak ve daha derin bir şekilde bakarsak aile bireylerinde bakalım. Kardeşler,  kardeş olmasına rağmen çok farklı çünkü sonuçta her insanın farklı parmak izi bulunuyor. 


Bir de insanların farklı yaşamları var. İnsanların birbirinden ayrıt edici çok özellik var aslında. Örneğin insanların davranışları,  kültürleri,  verdi kararları,  sevdiklerini ve nefret etkilerini birbirinden çok farklı. İnsanların farklılıkları saymak bitmez. İnsanların farklılıkları ne kadar derin bir şekilde bakarsak çok değişik ve çok farklı insanlar keşfet ederiz.  İnsanlar dünya hayatına karşı inançları da farklı. Bazı insanlar dünya hayatını çok önemsiyorlar ki bu hayat hiç bitmeyeceğini sanırlar ve ona göre davranırlar hâlbuki dünya hayatı geçicidir.



İnsanların sorumlulukları kişiden kişiye değişir. Örneğin insanların yaşadıkları ortama karşı sorumlulukları ve aileye karşı sorumlulukları insandan insana değişir. Bazı insanlar var ki bazen yaptıklarını başka insanlara atarlar ve kendi sorumluluklarından kaçarlar. Yaptıkları tek şey sadece kendilerine kandırırlar. İnsan her zaman sorumluluk sahibi olmalı ve ona göre davranmalı.  İnsanlar hiç bir zaman unutmamalı ki dünya hayatı oyundan ibaret olduğunu ve her insanın farklı sonu olduğunu.