Herkesin dilinden "Bol bol okuyun." cümlesini sıklıkla duyarsınız. Peki nedir bu okumak, anlamak?


Okumak kimine göre bilim kurgu kimine göre tarih kimine göre de bu bir roman olabilir. Fakat bugün konumuz bunlarında ötesinde. Asıl okumak bununla sınırlı kalmaz. Okumak demek kültür, tarih, dil, sanat ve geleceği anlamak demektir. Okumak bazı şeyleri görmek demektir. Herkes bakar fakat herkes göremez. 

Gelin sizinle birlikte okumasıyla ünlü olan isimlerden bahsedelim.

1- Atatürk 
 
Mustafa Kemal Atatürk'ün kitap ve okuma sevgisinden bahsetmeden geçemeyiz. Mustafa Kemal'in söylenenlere göre yaklaşık 4000'e yakın kitap okuduğu söyleniliyor. Atatürk'ün kitap tutkusu küçüklüğünden beri var olmuştur. Atatürk boş zamanlarının çoğunu kitap okuyarak geçirmiştir. Hatta Atatürk'ün bununla ilgili bir anısıda vardır;

Cemal Granda, Atatürk’le Vasıf Çınar arasında geçen bir konuşmayı anlatırken; O’ndaki okuma alışkanlığının çocuk yaşlarında kazanıldığını da belirler:
Boş zamanlarında Atatürk’ün elinden tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım. Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken Devlet Başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk’e şöyle dediğini duydum:

- "Paşam!.. Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?"

Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi:

- "Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım" diye cevap verir. 
 Bu kısacık anıdan bile Atatürk'ün kitaplara verdiği önemi anlamak mümkündür. " En hakiki mürşit ilimdir." sözünü söyleyen Atatürk Cumhuriyeti'nde şimdiki nesilin okumadan fikir sahibi olmaya çalışması acı verici.



2- Elon Musk

Herkesin adını sık sık duyduğu Elon Musk.
Elon Musk'ın başarısının kitaplardan geldiğini anlamak mümkün. Kendisi 10 yaşından beri okumaya hevesli, genelde bilim kurgu okuyan ve günde yaklaşık 10 saat kitap okuduğunu dile getiren bir isim. Büyük zihinler, büyük milletler, büyük insanlar her zaman okumaya önem vermiştir.


3- Bill Gates

Bill Gates'in Microsoft'un kurucusudur. Kendisi haftada bir kitap okumayı kural koymuştur. Okuduğu kitap türleri genelde daha çok geliştirici kitaplardır. Başarısının arkasında yatan sır herkeste olduğu gibi okumaktan geçer.

4- Fatih Sultan Mehmet 

Kendisini mutlaka İstanbul'un fethiyle tanımışsınızdır. Yine her başarılı insanda olduğu gibi bu ünlü zihnin sırrı okumaktan geçiyor. Fatih Sultan Mehmet Osmanlı döneminin en iyi padişahlarındandır ve hatta osmanlı döneminin altın çağını yaşatan padişahlardandır.12 yaşında tahta geçmesi ve 21  yaşında İstanbul'u fethetmesi bile onun bu zekasının en büyük göstergelerindendir. Bu zekası yine kitap okumaya bağlıdır.


---------------------------------------------------------------------



-Victor Hugo-
"Okumak gıdadır okuyan insanlık bilen insandır."



Benliğimi Ararken

Ben, dediğiniz kelime bu zamana kadar insanların size biçtiği roldür.

Onların yanında kaldığınız süre zarfında onların davranışlarına göre hareket edersiniz.
Mesela birinin karakterini biliyorsanız, herhangi bir olay olduğunda buna göre tutumunuz değişir. Toplumda bu şekilde işler.

O toplumun kendine göre belirlediği kalıplar dışına çıkmazsanız siz de onlardan biri gibi olursunuz ama bu kalıpları aştığınızda farklı geldiği için toplum tarafından ötekileştirilebilme ihtimaliniz artar ve dışlanmamak için onların kurallarına uymaya başlarsınız.

Toplum bu şekilde benliğimizi ele geçirir. Bu durumda benliğimizi nasıl geri kazanabiliriz?

Bu kaybolduğumuz bir ormanda çıkış yolunu aramaya benzer.
Biz şu anda ormanın derinliklerindeysek önce ağaçların seyrekleşmeye başladığı yere gitmeliyiz. Yani direkt çıkışı bulmak yerine aşama aşama yol katetmeliyiz.

Ormanı toplum, ağaçları bizi bu yönde geri çekmeye çalışan bireyler gibi görebiliriz.
Bizse bunlar dışında kendimizi arıyoruz.

Onların düşüncelerinden, isteklerinden sıyrılıp kendi istek ve düşüncelerimizi ön plana çıkarmaya çalışıyoruz ya da çalışmak istiyoruz.

Bunun için belli gücümüz olduğu belirtisini bulduğumuz anda bunun için çalışmaya başlayacağız.
İsteğe uygun ya da değil, kendimizi arıyoruz.
Çünkü belirli bir süre sonra rahatsızlık duymaya başlıyoruz.
Bu duygular içimizi kemirirken bir çıkış yolu arıyoruz.

Eğer bir çıkış yolu bulursak kafamızın içindeki belirsizliklerden kurtulduğumuzda gelen rahatlık bizi şu anki halimizden daha mutlu bir hale sürükleyecek.

Karşı koyamayacağımız bu sürüklenme de kendimizi daha rahat, sakin ve huzurlu hissedeceğiz.
Bunun için bu ormandan çıkış yolunu bulmak üzere küçük bir maceraya atılıyoruz.

Şimdi oturduğumuz yerden kalkıp ağaçların seyrekleşmeye başladığı yöne doğru ilerleyeceğiz.

Peki bu yön ne tarafta?

Kendi içimizde bu yönü bulurken önce toplumun bize biçtiği kişiliğe göz gezdirelim, onu tanıyalım.
Çevremizdeki insanlar bilerek ya da bilmeyerek nasıl birini ortaya çıkarmış, bunu öğrenelim.

Biz bu kişiyle sürekli beraber olduğumuz için gözlemleme fırsatımız çok olacak.
Belki şu an kendinize baktığınızda içe dönük ve soğuk birini ya da dışa dönük ve heyecanlı birini görüyor olabilirsiniz.

Belki de sürekli öfkelenen en ufak şeyde sabrı taşan birini de görebilirsiniz.

Gözlem sürecinde ne gördüğünüzden çok nasıl gördüğünüzü sorgulamalısınız.
Mesela bir anda sinirlendiniz ve bunu görüyorsunuz, bu olağan bir şey. Peki ya siz eğer o andaki üçüncü kişi olsaydınız, kendiniz hakkında ne düşünürdünüz?
Burada kimsenin yerine kendinizi koyun, empati yapın manasında demiyorum. Siz kendi kendiniz üçüncü kişi olacaksınız.
Olaya tarafsız bakan kısım olarak ne düşündüğünüz daha önemli.

Belki haklı olduğunuzu ya da aksine korkunç olduğunuzu düşünebilirsiniz. 
Kendinizde gördüklerinizi göz önünde bulundurarak düşünün, siz gerçekten bu kişi mi olmak istiyorsunuz?

Eğer şu an bu soruya cevap verebiliyorsanız, tebrik ederim, yönünüzü buldunuz.


             ÖFKEMİZİ NASIL KONTROL EDEBİLİRİZ?


ÖFKE NEDİR?


Öfke, çatışma öncesi bir durumdur. Öncelikle gerginlik başlar, enerjiyi artıran adrenalin salgısı artar, nefes alıp verme sıklaşır, kalp atışları hızlanır, kan basıncı artar, vücut ve zihin ‘savaş ya da kaç’ tepkisi için hazırdır. Öfkenin neden beslendiğini bulmak, çözümü kadar önemli. Bu gerginliği doğuran nedenler arasında “engellenme” ve “sinirlenmeye” sık rastlanıyor. Susamak, açlık duyguları gibi fizyolojik gereksinimlerin karşılanmaması ve koşulların uygun olmaması da öfkeyi tetikleyebiliyor. Öfkeyi ruhsal, duygusal bir düzensizlik olarak düşünürsek takıntılı insanlar daha fazla öfkelenmeye yatkın oluyor. Beklentilerini karşılayan düzenin dışarıdan gelen bir sebeple bozulmasına dayanamıyorlar. Kimi kişilik özelliklerini taşıyan bireyler öfkelerini kontrol etmekte zorlanabiliyor; örneğin Anti-sosyal kişilikler. Öfke kontrolünde genetik özelliklerin etkisinden bahsedebilmek için bunun ispat edilmesi gerekiyor. Diğer yandan görgü, yetişme ve yetiştirilme biçimi ile bağlantılı öfke kontrolü sorunları da yaşanabiliyor.  


ÖFKE KONTROLÜ ÖNCE AİLEDEN BAŞLAR

Öfkeyi tümüyle ortadan kaldırmak mümkün olmasa da bu duyguyla yapılan davranışları kontrol edebilmek çok önemli. “Ne oldu da ben öfkelendim, beni kızdıran neydi?” sorusunu sormak ve bunu düşünmekte fayda var. Öfkeyi kontrol etmek ve yönetme konusunda ailelere büyük iş düşüyor. Çocuklara verilmesi gereken temel eğitimler arasında; öfke kontrolü de var.  


ÖFKELENMEK KİŞİYE BAŞTA KEYİF VERİR

Her insan öfkelenir, öfke duygusu yaşamak anormal bir durum değil. Ve paylaşmadıkça ortadan kaybolmayan bir duygu. Aslında öfkelenen insanlar ilk anda hoş, keyifli bir hissiyat yaşıyor. Olumsuzluklar, öfkenin kontrol edilememesi ve sürmesiyle ortaya çıkıyor. Öfkenin üzerinin örtülmemesi ve konuşulması çok daha doğru bir davranış olarak görülüyor.  

7 ADIMDA ÖFKE KONTROLÜ            

  • Öfke duygusunun yok edilemeyeceğini unutmayın.
  • Öfke paylaşılmadan yok olan bir duygu değildir. Niçin öfkelendiğinizi, neler yaşadığınızı, hislerinizin ne olduğunu ve kendinizi nasıl hissettiğinizi paylaşın. 
  • Kendinizi ve birbirinizi dinleyin.
  • Duygularınızı paylaşırsanız öfkenizin daha makul karşılanacağını unutmayın. 
  • Olayın gelişimini, süreçleri ve  alınan tepkileri hazmetmeye çalışın.
  • Öfkenizi kontrol edemiyorsanız, öfke doğuran ortam ve durumdan uzaklaşmayı tercih edin.
  • Karakter özelliğiniz ne olursa olsun, bir başkasına zarar verme hakkınız olmadığını unutmayın.

          


KAYGI NEDİR?


Kaygı bir diğer adıyla (anksiyete) bozukluğu olarak adlandırılır. İnsanların günlük hayatta yaşadıkları olaylara karşı sürekli endişe duymasıdır. Olaylara karşı hep olumsuz bakarlar asla bir olumlu yanını bulamazlar. Hep başlarına bir şey gelicek korkusuyla herşeyden uzak ve geri planda kalırlar. Anksiyete bozukluğu olan insanlar günlük hayatlarında, iş hayatlarında, özel hayatlarında veya sağlık problemlerinde sürekli bir endişe içerisinde olurlar. Ancak herseyin fazla olduğu gibi kaygınında fazlası zararlıdır. Anksiyete bozukluğu herhangi bir olaydan veya geçmişte yaşanmış bir sorundan kaynaklıda ortaya çıkabilir. Anksiyete bozukluğunun fiziksel ve duygusal belirtileri çok fazla belirgindir. Bunlar:


Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

  1. Sinirli, gergin, öfkeli,
  2. Huzursuz hissetme,
  3. Sebepsiz yere kötü bir şey olacakmış gibi hissetme,
  4. Panik duygusu,
  5. Kalp atışlarında artma,
  6. Nefes alışın hızlanması,
  7. Rahatsız edecek düzeyde terleme,
  8. Ellerde titreme,
  9. Kendini zayıf, güçsüz hissetme hali,
  10. Dikkati kaygı yaratan düşünceden uzaklaştırmakta zorlanma, bu düşünceden kurtulamadığı için diğer işlere odaklanmada güçlük,
  11. Konsantrasyon ve odaklanma problemi,
  12. Uykuya dalmakta güçlük yada uykunun bölünmesi ,kaliteli uyuyamama,
  13. Mide problemleri, hazımsızlık,
  14. Kaygıyı kontrol etmede güçlük,
  15. Anksiyete ye neden olduğu düşünülen durumlardan kaçınma isteği veya kaçınma davranışı.

Genellenmiş (yaygın) kaygı bozukluğundan söz edilir.


Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri?

Anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasına bir çok yol rol oynar: geçmiş yatkınlık, bir olaydan ötürü, geçmişte yaşanan bir olay, soy geçmişi gibi olaylardan meydana gelir.


Birde anksiyete bozukluğunun türleri vardır işte bunlar:


Anksiyete Bozukluğu Türleri

  1. Obsesif – kompulsif bozukluklar,
  2. Panik atak,
  3. Travmatik stres bozukluğu (TSSB)
  4. Genel anksiyete bozukluları
  5. Sosyal fobi
  6. Özgül fobi
EN ÇOK ZAYIFLARI SARSAR KAYGILAR.
(William Shakespeare)

     


HAYATIN GERÇEKLERİ



Zaman geçtikçe düşüncelerimiz, gerçeklerimiz değişiyor yani büyüyoruz. Büyürken doğru yolda gitmek önemli olan aslında. Yani yalnış yola sapmamamız lazım bunları yönetebilmemiz lazım. Biri sizi aşağıya çekiyorsa onu hayatınızdan çıkartın. Senin için en doğru olan seni geliştiren eğitendir.

Hayatımız her zaman güllük gülistanlık geçmez kayıplarımız hatalarımız illaki olacak bunların üstesinden gelebilmek asıl olay. Yani kısacası ileriye bakmak. Örneğin bir işte hata yaptın o işi bırakma araştır, öğren. Bizim zamanımıza göre kim ne kadar okur ne kadar araştırırsa o hayatını kazanır, o başarır. 

Bizim geleceği öğrenmemiz lazım yani gelecekte ne olacaksa onu bizim yapmamız lazım örneğin ChatGPT siz ne isterseniz size veren bir yazılım programı gelecek aslında böyle kolay olacak. Yani bizim için en önemli olan TEKNOLOJİ bunu doğru şekilde kullanıp bir şeyler üretmek hepimizin amacının bu olması gerek.


VE SON OLARAK KENDİNİZDEN EMİN OLUN...